ERGENLİK (ADOLANS) DÖNEMİ GENÇLERDE KİŞİLİK GELİŞİMİ
VE SORUNLARI
Gençlik olarak adlandırılan 14-22
yaş grubunu oluşturan popülasyon tüm sosyal grupların üzerinde durduğu ve ilgi
gösterdiği bir toplumsal katmandır. Ülkelerin sosyal nüfus hareketleri
içerisinde kendilerinde biyolojik ve ruhsal olarak en üst seviyede olan
enerjilerinin suistimal edilerek ideolojik ve saplantılı düşünce akımlarına
yönlendirilmesini engelleyip onları sevgi ile kendileri ve mensubu oldukları
topluma üreten bireyler haline yönlendirebilmek için onların içinde
bulundukları dönemin yani “ Gençlik Dönemi” nin psikolojik boyutunu bilmek
hayati önem taşımaktadır. Genç bu dönem sürecinde sosyalisazyon içinde olup, bu
dönemin göz ardı edilmesi durumunda idealleri olamayan, sosyal uyumu
yakalayamamış, iletişim ve problem çözme becerilerini geliştirememiş bireyler
olarak karşımıza insanlardan hoşlanmayan, depresyon meyilli çaresiz bir ruh
haline sahip yıkıcı, kırıcı, saldırgan,şiddeti kutsayan,vahşete
duyarsızlaşmış,mantıksal değerlendirmeleri bozulmuş,kişilik yapısı sosyo patik
bir ruh hali taşıyan ve eylemlerine bunu aksettiren hastalıklı bireyler olarak
çıkacaktır.İşte tam da bu sebeplerden dolayıdır ki gençlik üzerinde önemle
durmamız,onların var olan üstün enerjilerini doğru yönlendirmelerine rehberlik
etmemiz,onları bedenen ve ruhen kirletecek,zarar verecek tüm olumsuz
etmenlerden korumamız gerekmektedir.Aksi takdirde onları ve dolayısı ile
toplumu bekleyen akıbet sosyal, psikolojik ve politik açılardan
yabancılaşma,akabinde çürüme nihayette ise, sosyal şiddet kaçınılmaz olacaktır.
Kişiliği en genel anlamda, “ Bireyi
yetenek ve tüm özellikleriyle toplumsal yaşamda etkili yapan, kendine özgü ve
biricik varlık haline getiren her şey “ olarak ifade etmek mümkündür. Kişilikten
söz edilebilmesi için, kişinin bilinç düzeyinde olması ve kendini sürekliliği
olan biçimde biricik varlık olarak evrende anlamlandırması gerekmektedir.
Bundan dolayı da, bireyin zihinsel, duygusal,sosyal ve fiziksel tüm özellikleri
kişilik örüntüsünün oluşmasında önemli ve kapsayıcıdır. Toplumca varlığı kabul
edilme yüksek beklentisi içinde olan ergen bu dönemde; fiziksel, ruhsal,
düşünsel, sosyal ve davranış yönlerinden inanılmaz değişim içerisindedir. Bu
değişim ne kadar sağlıklı ve yumuşak geçirilirse ergenin yetişkinlik kişiliği
de o denli sağlıklı olacaktır. Ergenler, fiziksel ve duygusal değişiklikleri yoğun yaşadıkları bu dönemde,
içinde yer aldıkları sosyal çevre ile uyum sorunları yaşamalarına neden olan
değişik stres kaynaklarının baskısı altındadırlar. Değişim gelişmeye yol
açmakla beraber, pek çok olumsuzluğu da beraberinde getirebilmektedir. Bu
olumsuz, istenmeyen durumlar ergenin gelecekte üstleneceği bireysel ve
toplumsal rollerde, sorumluluklarda çok ciddi sıkıntılar yaşamasına sebep
olacaktır. Bu aşamada ergenleri bekleyen en önemli olumsuzluklar ise okul
uyumsuzluğu ve madde bağımlılığıdır.Okul uyumsuzluğu ergende doğal olarak
akademik başarısızlığı beraberinde getirmektedir. Halbuki insan içinde yaşadığı
toplumun zamanın belirlediği yeterlilik niteliklerini kazanmak ve taşımak
zorunluluğu ile karşı karşıyadır. İstenilen ve sağlıklı olan gerekli olan bilgi
ve becerileri kazanarak başarıya ulaşmasıdır. Bunun aksi başarısızlıktır.
Başarı bireysel tatmin ve doyumu getirirken, başarısızlık bireyde tatmin ve
doyum eksikliği oluşturmaktadır. Burada başarıdan kastımız ise, bireyin önceden
belirlenmiş hedeflerine bir plan ve program dahilinde adım adım ulaşmasıdır. Ergenin
akademik başarısını etkileyen ana faktörleri kendisinden ve çevresinden
kaynaklanan etmenler olarak sınıflamak mümkündür. Çevresel faktörlerin başında
aile gelir ve bunu okul izler. Ailenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel durumu,
okulda ise, okulun fiziksel yapısı, donanım ve konumu ile idareci, öğretmen ve
arkadaş tutumları bu süreci direk olarak olumlu ya da olumsuz olarak etkiler.
Bireyin kendinden kaynaklanan etmenlerin başında ise kendi kişilik özellikleri
gelmekte bunu zihinsel, fiziksel, ruhi gelişim düzeyi ile uyum gücü, motivasyon
becerisi ve kaygı düzeyi izlemektedir.
Tüm bu açıklamalardan sonra geleceğimiz
olduğunu her fırsatta dile getirdiğimiz gençlerimiz için yaşamlarının zorlu
gelişim evresi olan ergenlik dönemini sağlıklı olarak yaşayabilmeleri ve
atlatmaları için neler yapılmalıdır sorusu oldukça önemlidir. Öncelikle Nasıl
bir gençlik istiyoruz ? sorusu çıkış noktamız olmalıdır. Gençlik ile ilgili tüm
kararlar makro ölçekte devlet politikası olmalı ve bu politika tüm uygulama
sahasının ana çerçevesini çizip süreçlerde maddi manevi destekleyici olmak
zorundadır. Gençler çok iyi planlanıp programlanmış sürekliliği ve gündelik
pratik uygulaması olan bir Ahlak Eğitimi’ n den yararlanmalıdırlar. Bu ahlak
eğitimi içerik olarak kişisel gelişim, zararlı madde bağımlılığı, kendini
anlama ve anlatma, kişisel sağlık ve spor, sanat ve sanat uygulamaları gibi ana
başlıkları taşımalı ve gençlere vermelidir. Yüksek ideallerin ancak yüksek
idealleri benimseyen ve yapabilme kapasitesine sahip bireyler ile
başarılabileceği gerçeği asla göz ardı edilmemelidir.
Nihayet sağlıklı bir gençlik için, ana
baba eğitimine, okul eğitim olanak ve kalitesinin arttırılmasına, ergen
sağlığına yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin et kinliğinin
genişletilmesine, kültür, sanat ve spor etkinliklerinden yararlanan genç
nüfüsun sayısının arttırılmasına, yüksek bir ahlak ve din eğitiminin
verilmesine büyük önem verilmelidir.
Selam ve dua ile…
HAZİRAN 2015










Hiç yorum yok:
Yorum Gönder